20.01.2016
AKP, pardon! AK Parti yönetiminde Türkiye'nin nereye götürülmek istendiğini görebilmek için çevremize bir bakmamız gerekiyor.
Arap krallıklarında, iktidar ya babadan oğula geçer ya da oğullardan birinin saray darbesi yapmasıyla el değiştirir. İran ve Suriye modellerini bir tarafa bırakarak, Irak modeli üzerinde durmak istiyorum.
Bize dayatıldığını düşündüğüm Irak modelinde işler bayağı karışık. Kuzeyde oluşturulan Özerk Kürt bölgesiyle, ülke fiilen ikiye bölünmüş durumda. Özerk bölge yönetiminin izni olmadan merkezi yönetim, güvenliği sağlamak için bile müdahale edemiyor, edecek gücü de kalmamış. Yani herşeye rağmen fiili bir bağımsızlık durumu söz konusu.
Kurulan yönetim dış görünüm itibariyle şöyle: cumhurbaşkanı Kürt asıllı, meclis/ parlamento başkanı Sünni, başbakan Şii. Böyle bir sistem; ancak bir ülkeyi bölmek için kurulabilir. Zaten öyle de oluyor. Modern bir ülkede hiçbir makamın, ırk ve inanç temelinde bölüştürülmesine izin verilmez.
Dini inanç ve kültürel değerlerin özgürce yaşanmasını engellemek, bugün insanlığın içinde bulunduğu şartlarla örtüşmez. Ayrılığın taşları, böyle kuralsızca dış etkenlerin isteği doğrultusunda döşenmemeli. Bölünmeye gelince: O, ya gönüllü ya da bir iç savaş sonucunda yenişemeyince gerçekleşebilir. Bu da kimseye bir fayda sağlamaz.
Irak, içinde özerk yönetimin bulunduğu bir anayasal sistemle yönetiliyor ama, o günden bugüne yüzlerce insan intihar saldırılarında can verdi/veriyor. Demek ki böyle yönetilemiyor!
Bu yapı kendi Ülkesi'nin büyük bir bölümü IŞİD tarafından işgal edilirken, tası tarağı toplayıp, tabana kuvvet kaçarken, Türkiye'yi yönetenlerin de içinde bulunduğu bir aldatmacayla, komşu bir ülkenin yardımına koşar gibi yaparak, adeta şov yaptırılmıştır.
Bu örnekler çoğaltılabilir. Gelelim Türkiye'de yapılmak istenene. İçeriğini; yalnız garantör ülkenin dışında kimsenin bilmediği, bir "açılım" garabeti devam ediyordu ki, 7 Haziran hezimeti, AKP'yi bir çatışma sürecine itti. Bu çatışma biter mi bilmem ama, Ülkemize AKP eliyle dayatılmak istenen de, yukarıda izah etmeye çalıştığım Irak modeli. Çünkü oranın garantör devleti de muhtemelen aynı.
Bize giydirilmek istenen bu -Irak veya Arap krallıkları modeli- deli gömleğini giyecek miyiz? Yoksa her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının, 'bu ülke benim' diyeceği bir demokratik hukuk devletini oluşturana kadar mücadeleye devem mı edeceğiz?
Zaman kısa, yol uzun. Ama başaracağız. Bizde ümitsizliğe yer yok. Bu ülke hepimizin, eğer dost kalabilirsek, hepimize yeter.